PALLAS (ATHENA)
Pallas Athena hakkında anlatılan en dikkat çekici hikaye O’nun dünyaya geliş biçimidir.
Zeus Merkür gezegeninin koruyucusu olan ve "danışman” olarak bilinen güzel Metis’e aşık olur ve O’nu kandırarak beraber olmayı başarır. Gaia bu ilişkiden hamile kalan Metis için büyük oğlu Zeus’a şöyle der: Metis’in ilk doğacak çocuğu kız olacak ancak, Titanlar Metis’e yaşama hakkı tanırsa zaman içinde Zeus’un yerini alabilecek bir erkek evlat verebilecektir.
Bunun üzerine babası Kronus (Satürn) gibi harekete geçen Zeus, Metis’i yutar. Bundan böyle Metis danışmanlığını sonsuza dek Zeus’un midesinden yapacaktır.
Zeus bir gün Libya’daki Triton gölü kıyısında yürürken kuvvetli bir baş ağrısına yakalanır. Oğlu Hephaestus bu ağrıyı alışılmadık bir yöntemle durdurur, babasının başını açar ve içinden gri gözlü Pallas-Athena’nın çıkmasına sebep olur. Metis’in kızı tepeden tırnağa zırhlı ve nidalar atarak doğmuştur.
Babasının beyninden ortaya çıkan bir çocuk olarak Athena’yı zeka ile ilişkilendirmek doğaldır. Ama O’nun kökleri çok daha derinlere ve gerilere uzanmaktadır. Bu konuda bize ipucu veren ilk göstergelerden biri taşıdığı Gorgon Medusa figürlü kalkandır. Medusa başından kıvrım kıvrım yılanlar çıkan vahşi dişi bir iblistir. Söylenceye göre Medusa’yı Athena’nın yardımıyla öldüren Perseus zafer hatırası olarak kalkanı Athena’ya vermiştir.
Mitoloji yorumcuları Athena ile bu ürkütücü yılanların leydisi arasında bir benzerlik görmektedirler. Şöyle ki: Athena Libya’daki Triton gölünde ortaya çıkmıştır, Robert Graves Athena’nın Libyalı yılanlar Tanrıçası Neith’in Yunanlı bir yeniden doğuş versiyonu olduğunu düşünmektedir. En feminist Mitoloji Tarihçileri de bu görüşü desteklemeyi uygun bulmuşlardır.
Pek çok tarihçi Knossos’un sarayı Cretan’lı meşhur Yılanların Leydi’sinin bir rahibe değil de Athena’nın en erken formunda bir Tanrıça olduğunu düşünüyor. Arkeolog Marija Gimbutas’a göre neolitik kültürün en temel tanrıçalarından biri suların sahibesidir ve fiziksel formu yılan biçiminde ifade edilmiştir. İşte bu hayat kaynağı olan yağmuru getiren orijinal Bereket Tanrıçası’nın sembolü Athena'dır. Bu anlamda Astrolojik bakış açısında değerlendirdiğimizde Pallas-Athena ile Pluto’nun arketipi arasında kuvvetli bağlar olduğunu görebiliriz.
Yılanlar gizli öğretilerde ve hayatı çevreleyen sırlarda, ölümde ve ölümsüzlükte (Akrep) önemli sembollerdir. Athena Yunalılar’ın Akıl Tanrıçası olarak anıldığı halde sadece zekadan kaynaklanan aklı temsil etmemektedir. Tanrıçalara özgü, içgüdüsel, feminen sağduyunun sembolü de Athena'dır. O’nun kutsal kuşu Baykuş da bunu sembolize etmektedir. Baykuş her zaman aklı ve sağduyuyu temsil eden bir sembol olarak bilinir. Athena söylencesinden de anlıyoruz ki burada söz konusu olan akıl, sadece saf zekadan ziyade içselleşmiş bir bilgi ve anlayıştan oluşmaktadır. Yunanlılar Athena’yı tanımlarken Entelektüel Akıl Tanrıçası tanımını yapmaktadırlar, ancak bu yaklaşım Athena’yı tanımlamaktan ziyade, Yunanlılar’ın entelektüelliği yüceltmek istemesinden kaynaklanmaktadır.
Athena’nın bilgisi sadece beyinsel fonksiyonlara bağlı değildi. Pratik kullanıma yönelik faydalı bilgilerdi. Mesela söylenceye göre Poseidon ile Athena ilah olabilmeyi hak etmek için bir yarışmaya katılırlar. İnsanlık için en faydalı şeyi yaratan birinci olacaktır. Poseidon atı, Athena ise zeytin ağacını yaratır. Yarışmayı kazanan Athena olur. Bu gün bile Athena’nın adı Yunanistan’ın başkenti olarak yaşamaya devam etmektedir. Dokumacılığı, yemek pişirmeyi, çömlekçiliği, matematiği, atlı arabayı, “ Büyük Ayı” yı ve gemi yapımını icad eden, bütün faydalı sanat dallarının Tanrıçası Athena olarak kabul edilir.
1599 Yılında yapılan bir resmin yorumu günümüz feminist literatüründe bile Athena-Pallas’ı ataerkil yapının sembolü olarak yorumlamaktadır. Gökyüzünde de Pallas, dört büyük asteroid içinde Zeus’a (Jüpiter) en çok yaklaşabilendir. Bir anlamda Jüpiter’in gölgesinde kalmaktadır. Athena hukukun ve adaletin koruyucularındandır.
Bütün bu gelişmelerden de anlayacağımız gibi Athena çok yetenekli, zeki, cesaretli, buluşçu ve endüstriyel bir Tanrıçadır. Doğum haritasında Athena’nın en önemli fonksiyonu strateji, muhakeme ve sağduyudur.
Haritadaki burcuna ve evine bakarak Athena’nın ne tip fonksiyonlarının ön plana çıktığını yorumlayabilirsiniz. Sizin içinizdeki Athena stratejisi mi, savaşçı mı, entelektüel mi, icatçı mı, endüstriyel mi veya hayatın sırlarını bilen mi ?
Örneğin Amerika Birleşik Devletleri’nin haritasında Athena, Kova burcunda ve Ay ile kavuşum halinde görülüyor. Bu da bize gelişen süreç içinde Amerika’nın icatçı ve yetenekli bir şekilde teknoloji kullanabilme kabiliyetini gösteriyor. (Ocak 2003 gündeminde bu yeteneklerini savaşçı platformda deniyor olabilir mi acaba ?)
Aynı zamanda yetenekli teknisyenlerin endüstriyel ülkeler arasında başı çekme özelliğine işaret ediyor ve bir diğer anlamıyla da kadınlara yönetim ve liderlik alanlarında fırsatlar vaad ediyor olabilir. Çin’e baktığımızda Athena’nın Başak burcunda olduğunu görüyoruz. Bu da Çin’in karşımıza çalışma gücüyle, yaratıcı kabiliyetiyle, verimli üretim gücüyle, minyatür el sanatlarıyla ve makine yedek parça fabrikalarıyla çıkmasını açıklıyor.
Athena’nın fazla vurgulandığı haritalarda karşımıza fazlasıyla zırhına bürünmüş, gizli gururu ön planda olan birisi çıkabilir. Hatta harita sahibi bir kadınsa o zaman “ zırhlı bir Amazon’la” karşı karşıya olabiliriz. Tabii ki bu Athena’nın en sağlıklı ifadesi değildir. Önemli olan Athena’nın derinlerde barındırdığı olgun ve kıvrım kıvrım aklıyla bağlantıda kalabilmektir.
Haritada Athena’nın muhakeme biçimini yorumlayabilmeniz için, kişinin Baba sembolizmini nasıl özümsediğine dikkat etmelisiniz. Belki fazla dominant Athena, kişinin babası tarafından bazı projeksiyonlara tabi olduğunu anlatıyor olabilir. Bu durumda kişi ya projeksiyonlara uyacak ya da red edecektir. Özellikle erken yaşlarda Uranüs transiti alıyorsa, red etmesi gündemde olabilir. Bu durumda kişinin gerçek hedefi, kalkanını ve zırhını kendi kaderiyle yüzleşebilmek için bırakmayı öğrenmesi olabilir. Bütün hayatlarını babalarının gölgesinde veya projeksiyonunda yaşamış olanlar için aslında istedikleri hayatın bu olmadığını keşfetmeleri bir şok olabilir. Bu durumda kendi sağduyularıyla irtibata geçip, uzun zamandır giydikleri zırhı bırakabilmeleri kişisel becerilerine bağlıdır.
Yakın ilişkiler kurmak ve aşk, Athena’nın en zayıf olduğu alanlardır. Üzerindeki zırh bu konudaki zorlukları sembolize etmektedir. Pek çok Titan ve Tanrı O’na evlenme teklif ettiği halde O hiçbirini kabul etmemiştir. Erkek egemen dünyada başarı ve yetenekleriyle mücadele veren kadınları sembolize ettiğini söyleyebiliriz. Belki bir kadının haritasında 1980’lerin “Süper Kadını” mesajını taşıyor olsa da erkeklerin haritasında eğer kuvvetli bir pozisyondaysa o erkeğe şefkat ve hassaslık kattığını söyleyebiliriz.
Pallas-Athena gökyüzünde Mars ve Jüpiter arasındadır. Kendi yörüngesinde bir tam dönüşü 5 yılda tamamlar. Kendi içsel sağduyunuzla ve yeteneklerinizle kontağa geçebilme şansınızı öğrenmek için bu döngüyü izlemeye alabilirsiniz.
"Mythic Astrology" Ariel Guttman ve Kenneth Johnson
"Asteroids in The Birth Chart" Emma Belle Donath
Ceres (Demeter)
Kronos ve Rheia'nın kızı, Zeus'un kız kardeşi Demeter, mevsim ve bereket tanrıçasıdır. Tanrı Zeus 4. evliliğini Demeter'le yapmış ve bu evlilikten Persephone adlı bir kızları olmuştur. Demeter, sarı uzun saçlı oldukça güzel bir tanrıçadır. Simgesi bir elinde buğday başağı diğer elinde ise meşale tutan bir kadındır. Yunan mitolojisine göre Demeter mevsimlerin de simgesidir.Demeter bir toprak tanrıçası ancak gaia gibi değil o işlenen tarım yapılan ürün alınan toprağın tanrıçasıdır. Tüm tarım ürünleri onun için kutsaldır. Özellikle başak.
Demeter insana topraktan ürün almayı öğreten tanrıçadır.ve bu yüzden insanlara çok yakındır.tahıl tarımının güçlü olduğu yerde güçlü bir Demeter kültü vardır. Demeter sinirlendiği zaman kıtlıkla bunu belli ediyor.
Kızı Persefone'yi Cehennem tanrısı Hades'in yeraltındaki ölüler ülkesine kaçırmasından sonra tanrıça Demeter, onu bulabilmek için yeryüzünde her yeri didik didik aramaya başladı. Tabii bu umarsız aramalardan yorgun düştüğü bir sırada, tanrıça Demeter'e acıyan ve her şeyi görmüş olan güneş tanrısı Helyos, ona kızının kaçırılış serüvenini bir bir anlattı. Zaten Cehennem tanrısına oldum olası diş bileyen toprak ve buğday tanrıçası Demeter; bu işte aynı zamanda kızının babası olan baş tanrı Zeus'un da parmağı olduğunu öğrendikten sonra, Olimpos Tanrılar Sarayı'ndaki bütün görevlerinden ayrıldı. Yaşlı bir kadın kılığına girip ölümlü insanlar arasına karıştı...
Yaşlı bir kadın kılığındaki Demeter, bir gün buyur edildiği Eleusis kralının sarayında çok insancıl bir konukseverlikle uzun süre ağırlandı. Bu arada baş tanrı Zeus; toprak ve tohumun, en önemlisi insanların kutsal besini buğdayın ve bereketli hasadın tanrıçası Demeter'i, Olimpos'taki eski görevine döndürebilmek amacıyla birçok girişimlerde bulundu. Çünkü ülkede kıtlık ve görülmemiş bir kuraklık başlamıştı… Sonunda varılan anlaşma uyarınca Persefone; tohumun uyanan toprakta ölüp mahsule dönüştüğü yılın sekiz ayını, anasının yanında geçirecekti. Bu anlaşma üzerine Demeter; Olimpos'taki tanrıçalık görevlerine dönmeden önce, kendisine çok iyi davranan kral ailesine verdiği sözü tutmak üzere, kralın küçük oğlu Triptolemos'u, kendinde bulunan tanrısal yetenek ve misyonlarla donatmaya başladı. Çünkü tanrıça Demeter; Olimpos'tan ayrılıp yaşlı bir kadın kılığında bütün dünyada kızını ararken, haliyle insanlarla içli dışlı olmuş; baş tanrı Zeus'un öfkeli ve peşin yargılarına karşın, bu acılı ve çileli ölümlülerin aslında çok onurlu ve mutlu bir yaşama değer olduklarını sezmişti. Ne var ki görebildiği kadarıyla insanlar, gerçekten yalnızdı; umarsızdı. Kendilerinde bulunan, tanrılarla eş değerdeki bütün güç ve yetilerine karşın, kördüler. Hem toprağın, hem ışığın, hem suyun yabancısıydılar. Ne doğru dürüst ekip dikmesini, ne de hasat sonu ürettiklerini aralarında kardeşçe paylaşmasını biliyorlardı…Kimileri üretiyor, kimileri üretmeden üretenlerin ellerindeki avucundakileri kapıyordu! Onları bir şekilde uyandırmak , ellerinden tutmak gerekiyordu…
İşte bu amaçla ilk iş olarak tanrıça Demeter; Triptolemos'a toprağın sevgiyle işlenmesi, toprağın bakımı, ekilip dikilmesi üzerine bilgiler vermeye başladı. Böylece toprakla insanın emeği buluştuğunda ortaya çıkan o kutsal üretimin önemini anlattı çocuğa. Tanrıça Demeter'in öğütleri ve yönlendirmesiyle Triptolemos; insanın ancak üretebildiği ölçüde mutlu olabileceğini ve insanca yaşayabilmenin yollarını bulabileceğini öğrendi. Sonra tanrıça Demeter; insanın alınterini ortaya koyarak toprakla tohumu buluşturduğu ölçüde yüceldiğini ve ancak bu yöntemle insanların; tanrıları tanrı yapan yetenekler kazanabileceğini öğretti Triptolemos'a. Bu arada toprak, ışık ve insanın özden ve ta derinden kardeş olduklarını da söyledi ona. Nasıl toprağın işlenmesinde toprak, ışık, bilgi ve emek insanların ortak malıysa; el ve gönül birliğiyle gerçekleştirilen üretimin de kardeşçe paylaşılması gerektiğini, üstüne basa basa anlatmaya çalıştı. Çünkü bu emek ve yetenekler sayesinde gerçekleşen üretim; kardeşçe bölüşülmediği sürece, yeryüzünde kavga ve savaşın ebedi olduğunu ve bu adil paylaşım gerçekleşinceye dek de verilecek bütün savaşların kutsal olduğunu söyledi ona. Tabii bütün bu söyledikleri sözde kalmadı: Triptolemos'a insan olarak genlerinde taşıdığı olağanüstü insani becerilere ek olarak Demeter, kendisinde bulunan ve yeryüzünü mahsul ve berekete boğduran tanrısal yetileri de bağışladı. Bir süre krallık sarayının geniş bahçesinde, kutsal buğdayın ekimini ve meyve fidanlarının dikimini pratik olarak gösterdi. Sonra da ölümsüzlük dışında bütün tanrısal güçlerle donattığı bu çocuğun eline, önce toprakta ölüp sonra mahsule kesilen ölümsüz buğday başakları tutuşturdu. Bunları yeryüzündeki bütün ülkelere saçmasını istedi ondan. Böylece tanrıça Demeter'in bakım ve eğitiminde Triptolemos, artık yeryüzünün ilk çocuk tanrısı olarak yüklendiği misyonu yayma ve gerçekleştirme aşamasına ulaşmış oldu.
Bu arada da tanrıça Demeter'in; kızı Persefone'yle buluşma ve yeniden Olimpos'a, tanrılar sarayındaki görevine dönme zamanı gelip çattı. Saraydan ayrılırken Demeter; çocuk tanrı Triptolemas'a sarılıp başarılar diledikten sonra, ona tanrısal bir araba armağan etti. Hemen bu arabaya atlayıp kendisinden öğrendiği ve duyduğu ne varsa bunları öteki insan kardeşlerine ulaştırmasını istedi ondan. Kanatlı iki büyük yılanın çekip uçurduğu bu arabaya hemen bindi Triptolemos. Yılanların kanatlarıyla havalanan ve elinde başaklar tutan bu çocuk tanrı, dünyanın her ülkesine gitti. Oralardaki insanlara, bir ara Olimpos'taki sarayından ve tanrıçalık makamından ayrılarak çocuk bakıcılığına başlayan tanrıça Demeter Ana'dan öğrendiklerini ve ondan duyduklarını, önüne gelene anlatmaya başladı. Bu anlattıkları doğrultusunda daha sonraki yüzyıllar içinde, kendi ve tanrıça Demeter adına tapınaklar kuruldu; bu inançları pekiştiren, Yunan düşünürler, Sanatçılar çıktı ortaya. Aynı inançlar adına insanlar; binyıllar süresince büyük savaşımlar vermeye başladı. Bu inançlar adına her yıl büyük şenlikler ve törenler düzenledi…
Zaten zamanla adı “uygarlık” sözcüğüyle özdeşleşen çocuk tanrı Triptolemos'un elindeki başaklardan saçtığı bu ölümsüz tohumlar; toprakla insan emeğinin aşkla buluştuğu ve üretimin kardeşçe bölüşüldüğü bütün ülkelerde; bereket ve barış getiren ürünlere dönüştü ve dönüşmekte…